william shakespeare in en ünlü eseri olmasının yanı sıra dünyanın gelmiş geçmiş en tanınan aşk hikayesidir. şiirsel anlatımı ile bir aşkın nasıl tutku dolu yaşandığını ispat eden eserdir. o kadar ünlü bir eserdir ki filmler, şarkılar, çeşit çeşit sahnelemelere neden olmuştur. kimisi baz luhrmann ın 1996 yılında yaptığı gibi yeniden yorumlayarak eseri şahlandırmıştır. kimisi ise bundan beş yıl önce şehir tiyatroları bünyesinde izlediğim gibi rezil etmiştir. her cümlesi özenle seçilerek yazılmış bu eser. dünya tarihinin ortasına heykelini diktirerek kendisini ölümsüz kılmıştır.
unutulmaz sözlere sahiptir;
“bana romeo’mu ver; sonra öldüğünde
al da küçük yıldızlara böl onu;
onlar göğün yüzünü öyle bir süsleyecektir ki,
bütün dünya gönül verip geceye,
tapmayacaktır artık o muhteşem güneşe.”
baş karakterlerin 13-14 yaşlarında olmaları, günümüzde düşününce biraz saçma gelse de bu durum aşkı daha içgüdüsel kıldığı için, ayrıca karakterlerimizin acil bir hızlı yaşa-genç öl moduna girmeleri gerektiği için dönemine göre mantıklıdır.
o kadar yoğun aşk, büyük olaylar, iyi yazılmış bir hikaye içinde aklımda kalan tek şey şu replik: it's the east and juliet is the sun. ve bir de güzel bir dire straits şarkısı;
juliet when we made love you used to cry
you said i love you like the stars above i'll love you till i die
there's a place for us you know the movie song
when you gonna realize it was just that the time was wrong?
i can't do the talk like the talk on the tv
and i can't do a love song like the way its meant to be
i can't do everything but i'd do anything for you
can't do anything except be in love with you
mark knopfler'ın holly vincent ile ayrıldıktan sonra yazdığı şarkıdır.
sözlerde geçen "now you just say, oh romeo, yeah, you know i used to have a scene with him..." holly vincent'ın bir röportajda knopfler ile ilgili söylediği bir sözün birebir alıntılanmış halidir.
gerçi bu dizenin öncesinde şöyle de bir giriş vardır, holly'nin cebine kor:
"you promised me everything, you promised me thick and thin, yeah..." ("ne demezsin..." yeah'si)
o zaman öyleydi, şimdi böyle adamım. koskoca mark knopfler'sın. ben anlatmayayım sana istersen bunları.
operasını izlemek fecidir. insan belli bir yaşı geçince sesi oturduğu ve eğitilebilir hale geldiği için, dahası o sesi çıkarabilmek için de azıcık yağlı olmak gerektiği için 40'lık 50'lik romeo'lar, juliet'ler bu ergenlerin aşkını canlandırır mecburiyetten. oooof of. müzik iyidir, hatta mükemmeldir ama galiba bir bu eserin operasını sahnede izlememek, ses kaydını dinlemek daha iyidir.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.